Seçim Sonuçları: “Kriz Teğet Geçmedi”
Mehmet YILMAZER
31 Mart 2009
AK Partisinin tılsımı bozuldu. Altı yedi puanlık oy gerilemesi yaşadı, buna karşılık CHP’de belirgin bir gelişme yok, çok az bir kıpırdanma vardır. Fakat MHP’deki kıpırdanma CHP’den daha güçlüdür. İktidar partisi açık bir yıpranmaya girmiştir, ancak muhalefette çarpıcı bir canlanma henüz yoktur.
Seçim sonuçlarını nasıl okumak gerekiyor? İlk söylenmesi gereken Erdoğan’ın dediği gibi krizin teğet geçmediği ortaya çıkıyor. Başbakanın söylemi ile kendi yaşam koşullarını karşılaştıran her vatandaş krizin teğet geçmediğini, mutfaklara ateş topu gibi düştüğünü biliyor. Üstelik gelecek günlerde bu ateş topu daha da büyüyecektir. Bunu da hissediyor. Bu gerçekliğe rağmen ortaya çıkan öfke ve tepki henüz çok sınırlıdır. Buradan iki sonuç çıkartılabilir: hem hala AK Partisinden umutlar büyük ölçüde kesilmemiştir, hem de muhalefet söylemi ve davranışı ile yeterince güven vermiyor.
Öte yandan, verilen sadakaların yoksulluğu örtemediği anlaşılıyor. Seçim öncesi pervasızca yapılan bu “yardımlar” bir işe yaramış görünmüyor. “Sadaka kültürümüzde var” diyen Başbakan, aynı zamanda “sosyal devlet” lafını seçim boyunca ağzından hiç düşürmedi. Çelişkilerin şiddetlendiği, toplumsal çürümenin her geçen gün derinleştiği ülkemizde yaşamı kolaylaştıran neredeyse hiçbir sosyal değer kalmadı. Açık lağımlar gibi toplumsal rezillikler sokaklardan akıyor. Böyle bir ortamda ne “sadaka” ne de “sosyal yardım” yaşamı kolaylaştırmaz, tam tersine çürümeyi ve yozlaşmayı arttırır.
Yine seçim sonuçlarını okumaya devam edersek, bazı açılımların yığınlarda büyük etkiler yaratmadığı anlaşılıyor. Alevi açılımı, Nazım Hikmet’in vatandaşlığının iadesi, TRT 6, hatta Ergenekon davasındaki gelişmeler ve en fiyakalısı Davos çıkışı, AK Parti oylarının daha hızlı erimesinin belki biraz yolunu kesmiştir, ancak belirgin bir sıçramaya sebep olmamıştır.
Başbakanı şaşırtan bir başka önemli konu “hizmet siyasetinin” “kimlik siyasetini” alt edememiş olmasıdır. AK Parti iktidarı, kendinden önceki tüm iktidarlar gibi Kürt Halkının özgürlük talebini küçümsedi ve bastırmaya çalıştı. Bazı sözde açılımlarla ve “hizmet” vaadiyle sorunun çözüleceğini sanarak otuz yıldır her iktidarın düştüğü hatayı tekrarlamaktan öteye gidemedi. Ve bu seçimlerin en önemli sonucu Kürt oylarının AK Parti iktidarına attığı güçlü tokattır.
* * * *
Seçimlerden iki temel sonuç çıkartmak mümkündür. 1990’lı yılların ortalarından beri varoşları etkisi altına alan siyasal İslam ve dolayısıyla AKP’nin bu etkisi bir kırılma noktasına yaklaşıyor. Bunun kendiliğinden olmayacağı, hatta sadece krizin yaratacağı büyük tahribatın da bu kopmaya yetmeyeceği çok açıktır. Bu kopma ancak kendi gerçek öfkesine uygun bir politik renge kavuşursa anlamlı olur. Bu olmadığında geriye çürümenin derinleşmesi kalır. Şu anda ortada sadece çok yavaş bir kayma var.
İkinci çok önemli sonuç, Kürt Halkının AK Parti iktidarına verdiği cevaptır. Kaleler düşmediği gibi sayısı arttı. “Belediyecilikle” politikayı birbirine karıştıran, daha doğrusu işine böylesi gelen AK Partisi en güzel cevabı almıştır. Kürt Halkının en doğal taleplerini “kimlik politikası” diye hafife alan Erdoğan, zaten son süreçte yaptığı tercihlerle, “beğenmeyen gider” çıkışıyla tüm gerçek rengini ortaya koymuştur. Ahmet Türk’ün dediği gibi DTP “ödünç oyları” geri alarak AK Parti politikalarına iyi bir cevap vermiştir.
Seçim sonrası başlıca üç konu gündemi işgal edecektir. İlki, teğet geçmeyen kriz, etkisini daha da arttıracak tüm politik ortamı etkileyecek genel bir gerilim yaratacaktır. Diğeri, Obama’nın gelişi veya Türk devletine bölgede biçilecek rol yine gündemin önemli maddelerinden biri olacaktır.
Son olarak, bölgedeki sorunlarla bağlantılı olarak PKK sorunu en kritik gündem maddesi olacaktır. Seçim öncesi “PKK’nin tasfiye edilmesi”ne çok az zaman kaldığı yetkili ağızlardan dile getirildi. Eğer bu seçimlerde AK Partisi Kürt oylarını alabilseydi, “kaleler” düşseydi, açık bir şekilde Kürtleri de kendisinin temsil ettiğini ileri sürerek tasfiye sürecine daha cesaretli bir şekilde girebilirdi. Ancak seçim sonuçları bu yolu kapatmıştır. Önümüzdeki yakın süreçte PKK konusunda elbette çok çetin pazarlıklar yapılacaktır. Fakat bu pazarlıklarda iktidarın eli oldukça zayıflamıştır.
Seçim sonrası tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de güç dengeleri yeniden kurulacaktır. Siyasal İslam ve laiklik üzerine kurulu gerilim eski önemini yitirdi. Kürt sorunu’nun sadece “hizmet” götürmekle çözülemeyeceği en kör göze batar hale geldi. Sadaka ve yardımla kapitalizmin yarattığı yoksullukla baş edilemeyeceği yavaş da olsa anlaşılmaya başlıyor. Çeşitli yollarla üstü örtülen çelişkilerin kendi gerçek renklerini daha kararlı bir şekilde ortaya koyma zamanı yaklaşıyor.