Venezüella Deneyimi Işığında 21. Yy Sosyalizminin Sorunları Söyleşisi
Sosyalist Dayanışma Platformu, 17 Ağustos cumartesi günü Don Kişot İşgal evinde Ayşe Tansever’in sunumuyla “Venezüella Deneyimi Işığında 21. Yüzyıl Sosyalizminin Sorunları” konulu bir söyleşi gerçekleştirdi.
Venezüella’da özellikle Maduro sonrası yükselen protestoları gerekçe göstererek 21. Yüzyıl sosyalizmi deneyiminin sonunun geldiğini ya da yaşananların zaten sosyalizm deneyimi olmadığını ispatladığını iddia eden tezlere karşı gerçekte nelerin yaşandığının, Venezüella özgülündeki deneyimlerin neler olduğunun ayrıntılarıyla konuşulduğu söyleşide Ayşe Tansever aşağıdaki vurguları yaptı
- Maduro karşıtı gösteriler Batı basınında ve bizde iddia edildiği gibi despotik yönetime karşı demokratik tepkiler değildir. Bu tepkiler Zengin eyaletlerde zenginlerin çocukları olan gençler tarafından gerçekleştirilen ve baştan itibaren silah ve şiddet kullanılan eylemlerdir. Barikat yapmak için 5000 ağacın kesildiği; 100 otobüsün, bir ulusal parkın, elektrik trafolarının, 15 üniversitenin, Kübalıların yer aldığı 152 sağlık ocağının yakıldığı, şehir suyuna petrol karıştırılarak kullanılamaz hale getirildiği eylemlerdi. “Yavaş darbe” olarak adlandırılan toplumsal huzursuzluk yaratıp bundan yararlanarak rejim değişikliği yapmayı hedefleyen eylemlerdi.
- Venezüella’daki devrim sürecinin de diğer 21. Yy sosyalizmi deneylerinde olduğu gibi ciddi sorunlar yaşadığı doğrudur. İkili iktidar durumunun devam ettiği ülkede büyük ekonomik güçlere, bürokrasi ve medyada ciddi destekçilere sahip burjuvaziyle yürütülen mücadelenin asıl rengini verdiği zorluklar; işçi sınıfının üretim ve tüketim süreçlerine katılımının zayıflığı, kırda toprak reformunun yaşadığı zorluklar, sosyal hayatı dönüştürmesi hedeflenen komünlerin gelişiminin yavaşlığı, yeni sistemin açıklarında gelişen yeni rant alanlarının oluşumu gibi ancak belli başlıları sayılabilen sorunlarla katmerleniyor.
- Ancak bütün bu zorluklara rağmen Venezüella’da ve Latin Amerika’nın büyük bölümünde yeni bir kültür ve değerler sistemi şekilleniyor. Temsili demokrasinin sınırlarının çoktan aşıldığı, doğrudan demokrasi kanallarının geliştirilmeye çalışıldığı bir yeni düzen kuruluyor. Kapitalist kalkınmanın karşısında doğa-insan uyumunu çıkaran yeni bir kültür ve değerler sistemi inşa ediliyor. Her bir parçası birbirinden koparılmış ve ayrı bir yarışa koşulmuş insan varoluşu karşında kendini gerçekleştirebilen parçalanmamış, bütünlüklü insanın nasıl bir toplumsal yaşam içinde gerçekleştirebileceğinin arayışı yaşanıyor. Bütün bu saydıklarımızı ve daha fazlasını içeren “yeni bir yaşamın” çağrısı büyütülüyor…